6 Mart 2012 Salı

Nefes Alma Sanatı

Aşağıdaki yazı epeyce uzun sıkılanlar olabilir ancak sonuna kadar okumaya değer.


NEFES ALMA SANATI
Bu yazı, T. Lobsang Rampa’nın
“Hekim Lama” (Lama Médecin) isimli kitabından Türkçeleştirilmiştir.
Çeviri: Haluk ÖZDEN



T. Lobsang Rampa


Rehberlerim Lama Mingyar Dondup, günlerden bir gün bana nefes alma sanatını öğretti. Manastıra çıkan yolun yarısında kendisiyle karşılaştığımda soluk soluğa kalmıştım ve neredeyse bayılmak üzereydim.
— Lobsang, Lobsang… dedi. Nasıl bu hale geldin?
— Saygıdeğer üstat, dedim. Ayaklarıma taktığım şu uzun koltuk değnekleriyle tepeyi tırmanmaya çalışıyordum. Sıkıntılı bir ifadeyle yüzüme baktı, içini çekti ve oturmamı işaret etti. Uzun bir sessizlik oldu, ardından:
— Lobsang, dedi. Artık bilgilerini geliştirmenin zamanıdır. Yeteri kadar oynadın ve spor yaptın. Görüldüğü gibi, nefes almayı öğrenmeye büyük ölçüde ihtiyacın vardır. Şimdi beni izle, sonra da şu işi nasıl yoluna koyacağımızı bir görelim.
Ayağa kalktı ve tepeyi tırmanmaya koyuldu. Sopalarımı yerden toplayıp kendisini izlemeye başladım. Uzun adımlar atarak ilerliyordu; yürümüyor, adeta kayıyordu ve hiçbir görünür çaba da harcamıyordu. Halbuki ben, kendisinden çok genç bir insan olduğum halde, yaz sıcağından dili dışarı sarkmış köpekler gibi soluk soluğa ve inleyerek, bin bir güçlükle onun peşinden yetişmeye çalışıyordum. Tepenin zirvesine ulaştığımızda manastırdaki odasına kadar onu izledim. Alıştığımız biçimde, yere oturduktan sonra hizmetçilere çay söyledi. Bardağıma çayı doldururken bir yandan konuşmaya başladı:
— Lobsang, tıpkı bir ihtiyar gibi nefes nefese kaldın. Sana bunun üstesinden gelmeyi öğreteceğim. Nefes alıp vermek gibi günlük, gayet sıradan ve gayet doğal bir iş bu denli çaba gerektirmemelidir. İnsanların çoğu solunumlarını ihmal ederler. Bir miktar havayı çekip sonra da vermenin yeterli olduğunu zannederler.
— Fakat saygıdeğer üstat, dedim. Dokuz seneden de daha fazla bir zaman geçti ve solunumum hiç de o kadar kötü değil! Her zaman yapmakta olduğumdan daha başka şekilde nasıl nefes alıp verebilirim ki?
— Lobsang, nefes alıp verişinin senin hayatının kaynağı olduğunu asla unutma. Tabiî ki yürüyebilirsin, koşabilirsin, ancak bunları yalnızca soluk alıp verebilmen sayesinde gerçekleştirebilirsin. Yeni bir yöntem öğrenmen ve bunun için de ilk önce bir solunum ritmi seçmen gerekir. Değişik solunum sürelerinin ayarlanması ancak bu ritm sayesinde mümkündür. Zamanlamalar amaca göre değişir (sol bileğimden tutarak bana özel bir noktayı gösterdi). Kalbinin atışlarına (nabzına) bak. Belli bir ahenkte atıyor: 1,2,3,4,5,6… Parmağını şuraya koy ve kendi nabzına kendin bak, ne demek istediğimi anlayacaksın.
Söylediğini yaptım ve parmağımı sol bileğimdeki o noktaya koyarak nabzımı saydım. 1,2,3,4,5,6,… gerçekten de belli bir ritmde atıyordu.
— Şayet dikkat edersen göreceksin ki, soluk alış verişlerinin süresi kalbinin altı kere atışındaki süre ile aynıdır. Ancak bu yetersizdir. Solunum ritmini büyük ölçüde değişime uğratmayı bilmen gerekir. Nefes alıp vermek için başlıca dört büyük yöntem vardır ve bunların neler olduğunu ve ne gibi faydaları dokunduğunu görmek amacıyla hepsini şöyle bir gözden geçireceğiz. Birincisinin pek bir değeri yoktur. Bunu “yukarıdan solunum” diye tanırlar. Çünkü göğüs kafesinin ve ciğerlerin yalnızca üst kısmını ilgilendirir, yani senin de bildiğin gibi solunum kapasitesinin çok azının kullanılması söz konusudur. Bu yöntemle ciğerlere giren hava çok sınırlıdır ve ciğerlerin geri kalan kısımları kirli hava ile dolu olarak kalır. Gördüğün gibi göğüs kafesinin yalnızca üst kısmı çalışır, aşağı kısım ve karın hareketsiz kalırlar; bu çok kötüdür. Bu “yukarıdan solunum”u unut Lobsang, hiçbir faydası yoktur. Hepsi içinde en kötüsü budur. Bak sana şu yukarıdan solunumun ne olduğunu göstereyim. Beni içine düşürdüğü rahatsız pozisyonu görüyorsun. Daha sonra da öğreneceksin; bu yöntemi Hint ve Tibet hariç neredeyse tüm diğer uluslar ve özellikle Batılılar kullanır. Bu da onların düşüncelerindeki karmaşanın ve zihinsel tembelliklerinin nedenini açıklar.
Ağzım bir karış açık dinliyordum. Solunumun bu denli büyük sorunlar yarattığı hiç aklıma gelmezdi. Kendimi bu işi iyi yaptığıma inandırmıştım, halbuki şu anda tamamen yanlışlıklar içinde bulunduğumu öğreniyordum.
— Lobsang, beni dinlemiyorsun… Şimdi ikinci yönteme geçelim. Buna “orta solunumu” derler. Pek bilindiği söylenemez ve üstünde durmamız da gereksizdir, çünkü bunu da uygulamanı istemiyorum. Ancak Batı’ya gittiğinde bundan “kaburga solunumu” adıyla bahsedildiğini göreceksin. Bunda diyaframın tamamen hareketsiz kalması söz konusudur. Üçüncü yöntem olan “aşağıdan solunum” diğerlerinden biraz daha üstün olmasına rağmen yine de tam değildir. Bazıları bunu “karından solunum” olarak tanımlarlar. Bunda da ciğerler tamemen dolmuş değildir, içerdeki hava bütünüyle yenilenmemiştir, giderek de kirlenir; insanın nefesi kötü kokar ve hastalıklara da sebep olur. Bu üç yöntemi de bir kenara bırak ve benim ve buradaki tüm lamalar gibi “tam solunum”u uygula. Bunun nasıl olduğunu sana göstereceğim.
“İşte, dedim, sonunda bir şeyler öğreneceğim. Peki ama niçin bunca başka metottan söz etti? Herhalde uygulamamam gerekenleri düşünceme iyice kazımak için böyle yaptı…” Düşüncelerimi okumuş olan rehberim:
— Çünkü, kötü olanı da en az iyi olanı tanıdığın gibi tanımalı, bilmelisin. Bilirsin, Çakpori’de ağzın kapalı tutulması gerektiği üzerinde ciddiyetle dururuz. Bundaki amaç sadece hakikatlerin zedelenmesini önlemek değildir, ayrıca kendimizi yalnızca burundan solumaya mecbur etmek içindir. Ağızdan nefes alıp vermek demek, doğal filtreler olan burun deliklerini ve vücudumuzun dışarıdaki ısıya uyum sağlama melekesini kullanmamak anlamına gelir. Üstelik ağızdan soluk alıp vermek yüzünden burun delikleri giderek tıkanır ve bu da göğüs nezlesi, migren ve pek çok diğer rahatsızlıklara neden olur.
O anda rehberimin anlattıklarını dinlerken ağzımın giderek açılmış olduğunu fark ettim ve birdenbire öyle hızlı kapadım ki, dişlerimin birbirine vurma sesi üstadın gözlerinde sevecen bir ışıltıya neden oldu, ancak hiçbir şey söylemedi. Devam etti:
— Burun deliklerinin rolü, en önemli olanıdır; bu yüzden onlar daima temiz tutulmalıdır. Şayet kirlenmişlerse burnuna biraz su çek, bu suyun ağzına akmasına izin ver ve onu tükür. Ilık su kullanman daha iyi olur, soğuk su seni aksırtabilir. Sadece burnundan nefes alıp vermelisin, ağzını asla kullanma. Yanındaki küçük zili salladı ve bir hizmetçi bize taze çay getirdi. Lama Mingyar Dondup konuşmasını sürdürdü:
— Şimdi, Lobsang, bazı Tibetli lamaların ömürlerini olağanüstü biçimde uzatmalarını sağlamış olan gerçek soluk alıp verme yöntemini yani “tam solunum”u görelim. Adından da anlaşıldığı gibi diğer üçüncü, yani alt, orta ve üst solunumu birleştirir; öyle ki ciğerlerin havası tamamen değiştirilir, kan da bu sayede arıtılır ve hayat enerjisiyle yüklenir. Bu çok kolaydır. İster oturmuş, ister de ayakta olunsun, ilk yapılacak şey rahat bir pozisyon almak ve burun deliklerinden solumaktır. Biraz önce seni izliyordum Lobsang, tamamen eğilmiş ve çökük bir duruşun vardı. Böyle bir pozisyonda doğru soluk alıp vermek imkansızdır. Çok dik durmak gerekir. İşin tüm sırrı buradadır. Ardından yanıma gelerek dirseklerimden tuttu ve duruşumu düzeltti.
— İşte Lobsang, böyle oturmalısın, omurgan tamamen dik, karnın içeride ve kolların iki yana sarkmış olmalıdır. Şimdi nefes al. Göğsünü şişir, göğüs kafesini ileri uzat ve karnını da şişirecek şekilde diyaframını aşağı indir. İşte şimdi soluk alışın eksiksizdir. Bunda sihirli hiçbir şey yok, görüyorsun; bütün iş ciğerlere olabildiğince fazla hava almak ve yenilemek amacıyla bunu tamamen boşaltabilmektir. Bu yöntemi belki şu anda gereksiz, karışık ve hatta zor buluyorsun; belki de faydasız olduğunu düşünüyorsun. Ancak göstereceğin çabaların karşılığı buna değer. Tersini düşünüyorsan bil ki, bu senin uyuşukluğunun ve ahmakça alışkanlıklarının bir neticesidir. Sonuç olarak disiplinli şekilde soluk alıp vermeye başlaman gerekmektedir.
Söylediği yöntemi uyguladım ve eskisinden çok daha kolay nefes alıp verdiğimi görünce şaşırdım. Birkaç saniye süren bir sersemleme yaşadım, ancak ardından her şey gayet iyi gitti. Renkleri daha iyi görüyordum ve henüz birkaç dakika öncesine göre kendimi çok daha iyi hissediyordum. Rehberim devam etti:
— Sana her gün uygulaman gereken bazı solunum egzersizleri vereceğim ve bunları düzenli olarak yapmanı istiyorum. Böylece soluk soluğa kalmak denen şeyi bir daha yaşamayacaksın. Bak ben senden ne kadar yaşlıyım, ama seni tamamen tüketen o tepeyi hiç zorlanmadan tırmandım.
Yöntem ne olursa olsun, tek hedefimiz ciğerlerimize olabildiğince fazla havayı çekebilmektir. Bundaki amaç vücudumuzun tüm bölümlerinin prana adını verdiğimiz “hayat enerjisi”ni alabilmesini sağlamaktır. Prana, insanları ve tüm yaşayan varlıkları, bitkileri, ve pranaya çevirecekleri oksijeni sudan çekip almak zorunda olan balıklara varıncaya dek tüm hayvanları canlandıran enerjidir. Ancak bizi şu anda ilgilendiren şey, senin soluk alıp verme şeklindir Lobsang. Havayı yavaş yavaş çek ve birkaç saniye tut. Ardından çok yavaş bir şekilde ver. Bu üç işlem, yani soluk alma, havayı tutma, soluk verme ile ilgili olarak arıtma, yeniden canlandırma, vs… gibi sonuçlar elde etmeyi sağlayan değişik ritmler uygulanır. Hepsi içinde belki de en önemlisi bizim “arıtıcı nefes” adını verdiğimizdir. Bunu şimdi inceleyeceğiz; çünkü bundan böyle her gün sabah ve akşam, ayrıca her egzersizin başında ve sonunda bunu uygulamanı istiyorum.
Sözlerini büyük bir dikkatle dinlemiştim. Büyük lamaların kudretlerinin ne ölçülere vardığını iyi biliyordum. Kimi zaman dört nala giden bir atlıdan daha hızlı olduklarını ve Tüm mitolojiler yaradılışı, evreni ve insanı konu alan sembolik ifadelerdir. Sembolü açmak kişinin anlayış
seviyesine ve çabasına bağlıdır. Mitolojilerdeki ilahlar İdareci Planları ve Evrensel
Yasaları ifade eder. Varacakları yere ulaştıklarında da gayet dinlenmiş, sakin ve kendilerine hakim bir durumda olabildiklerini duymuştum. Gerçek bir lama olmadan önce -çünkü henüz bir çömezdim- solunum sanatını derinlemesine öğrenmemin şart olduğunu kavradım.
—Lobsang, şimdi şu “arıtıcı nefes”in ne olduğunu görelim. Derin nefes al… Üç kere üst üste… Hayır böyle az değil, gerçekten çok derin nefes almanı istiyorum, olabildiğince derin… Ciğerlerini iyi doldur, dik dur ve bırak hava vücudunu işgal etsin… Güzel. Üçüncü soluk alışında havayı yaklaşık dört saniye kadar tut ve tıpkı ıslık çalacakmış gibi yaparak dudaklarını yuvarlat, ancak yanaklarını şişirme. Dudaklarının arasından havanın birazını tüm gücünle üfle… Kuvvetli üfle ki gitsin… Yeter! Bir saniye kadar havayı ciğerlerinde tut… Şimdi bir kere daha üfle… Tüm gücünle… Şimdi bir saniye kadar dur ve ardından havanın geri kalanını da üfle. Ciğerlerini tamamen boşalt… Üfle… En sert şekilde… Havayı dudaklarından en yüksek bir enerji ile çıkartmanın başlıca şart olduğunu unutma. Şimdi söyle bana, çok hoş bir tazelik duygusu hissetmiyor musun? Havayı bu şekilde yanaklarını şişirerek üflemek bana başlangıçta biraz gülünç gelmişti, ancak birkaç denemeden sonra kendimi enerji ile dopdolu ve daha önce hiç yaşamadığım ölçüde “formda” hissediyordum. Yeniden ciğerlerimi şişirdim, durdum ve yanaklarımı patlatacakmışçasına kuvvetle üfledim. Birdenbire başım döndü ve kendimi giderek hafifler gibi hissettim; rehberimin sesi bir sis perdesinin ardından geliyordu adeta:
— Dur Lobsang, dur!… Böyle olmaz… Benim verdiğim örneği izle… Kendi başına denemeler yapma, tehlikelidir… Bak, işte, yanlış ve çok süratli şekilde yaptığın için zehirlendin. Sana söylediğim egzersizleri yap, bunların hakkını ver. Bu işi bilen bir üstadın yanında olmaksızın, deneyi yapanların soluk alıp verme sürelerinde değişiklik yapmaları son derece tehlikelidir. Ancak sana biraz önce gösterdiğim egzersizler sağlık için çok yararlıdır ve bunları harfi harfine uygulayanlar için de hiçbir risk taşımazlar. Şimdi de sinirsel potansiyelini arttırmaya bakalım; bu hiç de fena olmaz. Ayağa kalk ve tıpkı benim gibi dik dur. Olabildiğince fazla havayı ciğerlerine çek, ardından ciğerlerin tamamen dolmuş olduklarına karar verdiğinde, kendini çok az daha soluk almaya zorla. Bu havayı yavaşça ver… Yavaşça… Ciğerlerini yeniden doldur ve nefesini tut. Kollarını öne doğru uzat. Abartılı bir çaba harcama… Bak, kollarını sadece yatay tutacak kadar bir güç yeter… Şimdi benim gibi yap… Ellerini omuzlarına doğru getir ve bir yandan da adalelerini giderek sertleştir… Derece derece kasmalısın… Öyle ayarla ki ellerin omuzlarına değdiğinde adalelerin çok sert ve yumrukların da iyice sıkılı bir durumda olsun. Bak benim yumruklarıma nasıl da sıkılı… Sık onları, sıkı tut, çok kuvvetli… Titreyene kadar kaslarını tamamen gergin tutarken bir yandan yumruklarını yavaşça aç, ardından çabucak kapa… Bir daha, bir daha… Beş-altı kere üst üste… Şimdi havayı çok kuvvetli şekilde ver, çok sert biçimde, tıpkı sana gösterdiğim gibi… Ağzından… Dudaklar yuvarlatılmış… Tüm gücünle üfle!… Güzel. Bu egzersizi birçok kez tekrarladıktan sonra seansı “arıtıcı nefes” ile bitir.
Söylediklerini yaptım. Kendimi çok daha iyi hissediyordum.
— Lobsang, dedi. Yumruklarını ne kadar çabuk sıkarsan, kasların ne kadar gergin olursa bu egzersizden de o derece fazla yarar sağlarsın. Tabiî ki ilk önce ciğerleri tamamıyla doldurmak gerektiğini unutma. Daha sonraki yıllarda yaptığım incelemelerde, bu konu üzerinde daha derinleşmek durumunda kaldım. Tibet’te hastaları sadece şifalı bitkilerle değil, aynı zamanda solunum egzersizlerini de kullanarak iyileştiririz. Solunum hayatın kaynağıdır ve şu aşağıdaki birkaç tavsiye, hiç belli olmaz, belki de uzun süredir ıstırap çekmekte olan bazı insanların acılarını ortadan kaldırmaya ya da en azından hafifletmeye yarayabilir. Bu duruma ancak iyi bir solunum sayesinde ulaşılabilir. Ancak, size burada aktardığım bilgileri lütfen harfi harfine uygulayınız; çünkü insanın yanı başında tecrübeli bir üstat olmadan bu deneylere girişmesi çok tehlikelidir. Tekrar ediyorum: Bunları gelişigüzel ve hatalı uygulamak “çılgınlıktır”.
“Kontrollü solunum” adını verdiğimiz yöntem mide, karaciğer ve kan ile alakalı rahatsızlıkları iyi eder. Bunda sihirli hiçbir şey yoktur, buna inanın, her ne kadar sonuçlar olağanüstü gözükse bile! Her şeyden önce tamamen dik durmak gerekir, ya da yatma pozisyonunda bulunuluyorsa tamamen uzanmış durumda olmak şarttır. Diyelim ki yatmak zorunda değilsiniz ve ayakta durabiliyorsunuz. Dik durun, topuklarınızı birleştirin, omuzlarınızı iyice serbest bırakın, göğüs kafesiniz öne doğru olsun ve diyaframınızın pozisyonunu kontrol edin. Derin bir nefes alın, olabildiğince derin ve şakaklarınız hizasında çok hafif bir atma hissedene kadar havayı tutun. Bunu hissedince, açık ağızla havayı verin, tüm gücünüzle, ama tüm gücünüzle!… Havayı sakın yavaş şekilde vermeyin, onu tüm gücünüzle çıkartın. Bunun ardından “arıtıcı nefes” egzersizi uygulanmalıdır. Bunun nasıl yapıldığını biraz önce görmüştük. Onun için ayrıntılarına girmeyeceğim, ancak şunu söyleyebilirim ki bu egzersizin faydası tartışılmazdır ve genel durumunuzu büyük ölçüde iyiye götürür. Soluk alış verişini düzeltmeden önce bir ritm, normal bir soluk alış süresine eşit bir zaman birimi saptamak gerekir. Herkes bunun için kendi kalp atışlarına uygun bir ritm saptamalıdır. Sağ elinizle sol bileğinizi tutarak nabzınızı ölçünüz. Diyelim ki 1,2,3,4,5,6… diye bir ortalama elde ettiniz. Bu ritmi iyice belleyiniz ve şuuraltınıza mal ediniz ve üstünde artık düşünmeyiniz. Tekrarlıyorum, ritminiz ne olursa olsun, onu bir kere tanıdınız mı artık şuuraltınıza mal olmuş demektir. Diyelim ki sizinkisi ortalama bir ritm ve soluk alışınızın süresi kalbinizin altı kez çarpması için gerekli olan süreye eşit. Bu ritm sizin alelade solunumlarınızın süresi ile aynıdır ve elde etmek istediğimiz sonuçlara göre gerekli değişiklikleri hiç zorlanmadan yapacağız demektir. Bunun sonucunda sağlığınız büyük ölçüde iyiye gidecektir. Tibet’te bazı özel egzersizler uygularız ve bunlar bize haz verir. Denemek ister misiniz? Önce dik durun, ister ayakta olun ister oturun, fark etmez. Tam bir soluk alın ve bu altı atış sürsün. Arzu ederseniz bir yandan da sağ elinizle nabzınızı sayın: 1,2,3,4,5,6. Hava ciğerlerinize dolduktan sonra üç atış kadar tutun ve ardından altı atış süresi boyunca -burundan- havayı verin. Diğer bir ifadeyle soluk alma ve verme süreleri birbirinin aynıdır. Ciğerleriniz boşaldıktan sonra yeniden nefes almadan önce üç atış kadar bekleyin. Bu egzersizi, yorulmadığınız sürece istediğiniz kadar tekrarlayabilirsiniz. En ufak bir yorgunluk belirtisinde hemen bırakın. Bu egzersizler sizi asla yormamalı, tersine, sizi uyarmalı ve forma sokmalıdır.
Egzersizlerimize daima “arıtıcı nefes” ile başlamalıyız. Ne kadar çok tekrarlanırsa tekrarlansın, bu egzersiz daima yararlıdır ve hiçbir tehlikesi yoktur. Onun sayesinde ciğerlerdeki kirli hava ve diğer tüm pislikler ortadan kaldırılır; öyle ki, Tibet’te veremin ne olduğu bilinmez! “Arıtıcı nefes”i canınız her istediğinde uygulayın, size çok faydası olacaktır.
Zihnini kontrol etmek için uygulanan yöntemlerden biri de şöyledir: Dik durunuz, derin nefes alınız ve ardından “arıtıcı nefes”i uygulayınız. Bunu takiben 1,4,2 ölçüsüne göre nefes alıp veriniz, yani nefes alışınız beş saniye sürüyorsa, nefesinizi bunun dört misli süre ile tutunuz (4×5=20 saniye), ardından nefesinizi on saniyede veriniz (2×5=10 saniye). Bu harika yöntem, pek çok hastayı iyileştirmeyi de sağlar. Şayet bir yerinizde rahatsızlık veya acı duyuyorsanız tamamen uzanın ya da dik bir şekilde oturun. Ahenkli biçimde soluk alıp verin ve nefes alışınızın ıstırabınızı dindirdiğini, nefes verişinizin de onu vücudunuzdan atmak olduğunu düşünün. Her nefes alışınızda hayat enerjisinin içinize girdiğini ve ıstırabın yerine geçtiğini, her soluk verişinizde de acının bedeninizden çıktığını tahayyül edin. Elinizi ıstırabın olduğu bölgeye koyun ve bunun sebebini silip süpürdüğünü düşünün. Bu işlemi yedi kere tekrarlayın ve ardından “arıtıcı nefes”i uygulayın. Birkaç saniye, kendinizi zorlamadan, normal nefes alıp vererek dinlenin. Artık acı çekmediğinizi, ya da bunun önemsenmeyecek denli azalmış olduğunu göreceksiniz. Şayet şu veya bu nedenle ıstırap hala sürüyorsa, tamamen iyileşinceye dek deneye yeniden başlayınız. Şayet anî bir kriz söz konusu ise, tabiî ki doktorunuza gitmelisiniz; acı, aslında doğanın bir uyarısıdır. Istıraplar ortaya çıktığında onları dindirmenin yolları nasıl aranıyorsa, aynı şekilde onların sebeplerinin de ortaya çıkartılması tedavi için şarttır. Hiçbir acıyı asla göz ardı etmemelidir! Kendinizi yorgun mu hissediyorsunuz? İşte kuvvetinizi yeniden ve çabucak kazanmanızı sağlayacak bir yol: Ayakta ya da oturmuş olmanız fark etmez; ayak topuklarınız ve ayak parmaklarınız birbirine değmelidir. Ellerinizin de ayaklarınız gibi kapalı bir tür çember oluşturması için onları birbirine kenetleyiniz. Derin nefes alarak ve yavaş nefes vererek birkaç solunum yapınız. Üç kalp atışı süresi kadar durunuz ve “arıtıcı nefese” geçiniz. Yorgunluğunuzun kaybolmuş olduğunu göreceksiniz.
İnsanların pek çoğu bazı istemedikleri kişilerle karşılaştıklarında büyük bir sinire kapılırlar, öylesine ki bacakları titremese bile avuçları terler! Böyle bir duruma düşmek çok gereksizdir, çünkü bu sinirin üstesinden gelmek gayet kolaydır. İşte, belki de dişçinizin bekleme salonunda otururken bile uygulayacağınız bir yöntem! Burnunuzdan çok derin nefes alın, nefesinizi on saniye tutun ve ardından kontrollü bir şekilde yavaşça verin. Ardından iki-üç normal solunum yapın ve tekrar on saniye süre ile derin bir nefes alın, nefesinizi tutun ve yine daima on saniye süreyle yavaşça soluk verin. Bu işlemi üç kere tekrarlayın, bu egzersizler sayesinde tam bir sükûnete kavuştuğunuzu göreceksiniz. Kalbiniz hiç de öyle eskisi gibi delicesine çarpmayacak ve sizi bekleyen kişiyle karşılaşmak için salondan çıkarken kendinize tam anlamıyla hakim olduğunuzu fark edeceksiniz. Anî sinirlilik durumlarında derin bir nefes alın ve nefesinizi bir-iki saniye tutun; karşınızdaki kişinin konuşması sırasında bunu yapabilirsiniz. Zayıf düşmekte olduğunuz noktada tam tersine güçlendiğinizi göreceksiniz. Tüm Tibetliler bu tür yöntemleri uygularlar. Çeşitli cisimleri ve en ağır eşyaları kaldırırken de bu nefes kontrolünü uygularız. Yapılacak en iyi şey, derin bir nefes almak ve efor harcandığı sürece nefesini tutmaktır. Bu bittiğinde havayı yavaşça bırakın ve normal solunumunuza devam edin. Ciğerler dolu iken eşyaları kaldırmak kolaydır. Kısmen ağır sayılabilecek bir eşyayı önce boş, sonra da dolu ciğerle kaldırın, farkı göreceksiniz. “Derin” solunum, öfkeyi de kontrol etmeyi sağlar. Nefesini tutmak ve yavaşça vermek yeterlidir. Şayet herhangi bir sebepten dolayı öfke sizi ele geçiriyorsa -haklı dahi olsa- derin nefes alın, havayı birkaç saniye tutun ve çok yavaşça verin. Heyecanlarınıza hakim olduğunuzu ve o andaki durumu kontrolünüz altına aldığınızı göreceksiniz. Şu esası asla unutmayın: Derin soluk alma, bekleme ve yavaşça soluk verme.
Bu egzersizleri tamamen güvenle uygulayabilirsiniz, ancak sizden bir kez daha rica ediyorum, deneyimli bir üstadın denetiminde çalışmıyorsanız, asla daha karmaşık ve farklı bir yöntem denemeyiniz; kendi uydurduğunuz her egzersiz çok tehlikeli olabilir. Japonlar’ın elinde tutsak bulunduğum esir kampında, ıstırap çeken bazı hastalara öğrettiğimiz bir solunum tekniği sayesinde onların acılarını dindiriyorduk. Bu teknik ve hipnoz sayesinde hiçbir anestezi kullanmadan çok ciddî ameliyatları gerçekleştirmiştik… Solunum hayatın kaynağıdır ve şu aşağıdaki birkaç tavsiye, hiç belli olmaz, belki de uzun süredir ıstırap çekmekte olan bazı insanların acılarını ortadan kaldırmaya ya da en azından hafifletmeye yarayabilir.
Ağzım bir karış açık dinliyordum. Solunumun bu denli büyük sorunlar yarattığı hiç aklıma gelmezdi. Kendimi bu işi iyi yaptığıma inandırmıştım, halbuki şu anda tamamen yanlışlıklar içinde bulunduğumu öğreniyordum. Büyük lamaların kudretlerinin ne ölçülere vardığını iyi biliyordum. Kimi zaman dörtnala giden bir atlıdan daha hızlı olduklarını ve varacakları yere ulaştıklarında da gayet dinlenmiş, sakin ve kendilerine hakim bir durumda olabildiklerini duymuştum.



Kaynak: Bersan'ın Blogu

0 yorum:

Paylaş

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites